
CEYDA KARAN
2022.03.21 07:52

Uzun süredir bu sütunlarda dikkati çektiğim Ukrayna üzerinden savaş riski maalesef gerçeğe dönüştü. Üstelik, Biden yönetiminin tavrı ve ABD’de nükleer silah kullanımını dahi gündeme taşıyanlar bastırırken, dünya savaşı tehdidinin bittiği söylenemez. Yapabileceğimiz, olup bitenleri anlayarak analiz etmek ve ülkemizin tarafsız kalması için çabalamak.
ABD, Ukrayna’yı Rusya Federasyonu’na karşı ısrarla ‘silaha dönüştürme’ stratejisiyle; Avrupa ise yazılarımda işaret ettiğim ‘vasal’ konumuyla bugünkü tabloyu yarattı. 24 Şubat’tan beri Rusya defalarca yinelediği uyarılarında ‘söylediklerini yapıyor’. ABD’nin de istediği oldu.
24 ŞUBAT ÖNCESİ
Moskova, Ukrayna’nın Donbass bölgesinde 8 yıldır süren savaşta BM onaylı Minsk Anlaşmalarının uygulanması için ısrarcı olmuştu. Ukrayna, karmaşık bir dosya. 32 yıllık modern ulus devlet tarihi, SSCB’nin dağılmasından kalma ‘çözülmemiş’ sorunların kaşınmasıyla yüklü. 2014’teki ABD destekli hibrit darbenin ardından Rusya, Kiev’in kontrolünden çıkan Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetlerine özerklik içeren Minsk anlaşmaları için diretti. Ancak başkanlığa geçen Petro Poroşenko’nun “Bizim çocuklarımız okula gidecek, onların çocukları sığınaklarda yaşayacak” sözlerinde somutlanan, Nazi işbirlikçisi Stepan Bandera’nın mirasçısı neonazi unsurların güvenlik aygıtlarına monte edilmesiyle şekillenen Ukrayna ile bu mümkün olmadı. Yerine geçen komedyen başkan Zelenski, ta baştan aşırı sağcıların ‘Minsk’i uygularsan salt koltuğundan değil canından olursun’ tehdidi altına girdi.
ABD/BATI PROJESİ OLARAK UKRAYNA
Küreselleşmeci Batı, pek çok ülkede radikal formlardaki milliyetçilikleri tasfiye ederken, Ukrayna’da bunu en aşırılıkçı biçimiyle körüklemeyi seçti. Yapay Rusofobik bir nasyonalizmi yayarak Rusya’yı hedefleyecek iktidarı biçimlendirdiler.
Rusya’yı müdahaleye mecbur bırakan koşulun, ABD/NATO’nun Ukrayna’yı koçbaşı yapma stratejisinin kırılmayacağına hükmetmesi olduğu açık. Bunun sağlamasını aralıktan itibaren Ukrayna’nın tarafsızlığı, NATO’nun genişlememesi ve güvenlik garantileri anlaşmaları için bastırarak yaptılar. Reddedildi.
PARALANMIŞ HUKUK VE 1945 DÜZENİ
Rusya’nın müdahalesi verili uluslararası hukuk bağlamında bir ‘işgal’. Trajikomik olan, Ukrayna’da kendisini ‘egemenlik’ alanına çeken ABD’nin, doğrudan veya dolaylı olarak Suriye ve Yemen’de işgalci olarak uluslararası hukuku bizatihi ihlal etmesi. ABD yönetimleri son 30 yılda ‘ulusal güvenlik tehdidi’, ‘diktatör devirip demokrasi taşımak’, ‘insani müdahale’ ve ‘enerji kaynakları’ gibi temalarla hukuku defalarca deldi. Sorunlu modern ulus devlet yapıları, neoliberal ekonomiye entegre edilmek üzere seçmeci biçimde ‘azınlıklar ve kimlikler’ üzerinden parçalandı ya da gevşetildi. 1945’in hukuk sistemi paralanırken, Batı’nın yerine yenisini oturtamamışlığının yarattığı zemini, Dr. Mehmet Cemil Ozansü, “Rusya, ‘uluslararası hukuku’ ihlal mi ediyor yoksa inşa mı ediyor?” başlıklı yazısında çok iyi anlatıyor. Ozansü’ye göre, sıra 1945 düzeninin diğer kurucu öznesi Moskova’ya geldi. Okumanızı tavsiye ederim.
Nitekim Moskova’nın ‘özel harekat’ diye andığı müdahale gerekçeleri ABD yöntemlerini yankılıyor. Bir yüzünde, ABD gibi uzaklarda değil, burnunun dibindeki akraba ülkede, soydaşlarının varlığına neonazilerin kast etmesi ve R2P (responsibility to protect-koruma sorumluluğu) ilkesi ve/veya sol literatürün ‘haklı savaşı’ var. Moskova hedefi ‘denazifikasyon’ olarak koyuyor. Yani neonazilerin imhası/yargılanması. Diğer yüzünde, Rusya’yı ‘düşman’ tanımlayan ABD/NATO’nun Ukrayna’yı sıçrama tahtası yapmasıyla algıladığı ‘ulusal güvenlik tehdidi’. Moskova hedefi, ‘demilitarizasyon’ ve ‘tarafsızlığın temini’ olarak somutluyor.
Ukrayna tarafının mart ayında Donbass’a saldırı hazırlığına dair belgelerin ortaya koyduğu iddialar, Zelenski’nin Münih Konferansı’nda nükleer silahlanma arzusunu anması, Moskova açısından ABD tipi ‘önleyici saldırı’ taktiğini işlevsel kılıyor. Yine müdahale öncesinde Kiev’in Donbass’a saldırıları, Rostov’a düşen füzeler ve sınırdan sızmalar üzerinden BM Şartı’nın 51’inci maddesine atıf çıkarılıyor.
AMERİKAN STRATEJİSİ
ABD stratejisi açık: Ukrayna’nın NATO üyeliği ve şimdilik uçuşa yasak bölgeyi dışlayarak doğrudan çatışmanın tarafı olmazken silah tedariki yoluyla ‘bataklık’ yaratmak. Ağır yaptırımlarla Rusya’yı içerden çökertmek. Rusya ordusunun gücü karşısında en önemli araç enformasyon üstünlüğü. Görülmemiş düzeyde sansür ve karartma ile sahada olanları anlaşılmaz kılmak hedefleniyor.
İpin ucu kaçırılıp meselenin Ruslara ve Rus kültürüne ağır ırkçılığa vardırılması, kelli felli uzmanların şeytanlaştırma için Hitler nazizmini aklamaları ibretlik. Batı’nın liberal değerler sistemini çöpe atan bu histerisinin bumeranga dönme riskini umursamaması dehşetengiz.
SANSÜR, KARARTMA VE ASKERİ DURUM
Batı’nın tüm hışmıyla yüklendiği Rusya’ya bu savaşın maliyetleri kuşkusuz. Bu ayrı yazının konusu. Fakat gelişmeleri sahada kimin kazanacağı, barışı kimin nasıl dayatacağı belirleyecek. Alternatif kaynaklardan dikkatimi çeken askeri değerlendirmeleri şöyle özetleyeyim:
“Rusya askeri gücünün çok azını kullanmışken, Ukrayna ordusunun komuta kontrol sistemi etkisizleştirildi, askeri hedeflerin çoğu imha edildi, başkent dahil çeper kentler büyük ölçüde çevrelendi, gerekmeyen yerlere gidilmedi, ülkenin batısıyla lojistik ve yabancı savaşçıların vurulması dışında ilgilenilmedi ve Zelenski’yle müzakerelerde açık kapı bırakılıyor. En büyük zorluk Mariupol gibi kentlerde sivil kayıpları zorlayan neonazi taktikleri.”
Ve tabii müdahalenin şapkadan çıkardığı ABD’nin ‘biyolojik laboratuvarları’ var. ABD, Pentagon’un fonladığı bu tesisleri kabul etmek zorunda kalıp ‘barışçıl ve sivil’ izahı getirdi. Ama enformasyon karartması eşliğinde Rusya’nın ‘yenildiği’ algısı üzerinden kitle imha silahı kullanımına atıf yapılması büyük risk. ABD programı ‘barışçıl ve sivil’ ise, Rusya nasıl ‘askeri düzeyde saldırı’ yapabilir? Ve neden yapsın? ABD ‘gösteri toplumunun ahmakları’ için yanıltma operasyonuna girişirse, 3. dünya savaşını göze aldıklarına yorabiliriz. Korkmak için gerekçemiz çok.
Video haberler için YouTube kanalımıza abone olun