Militarizmin yükselişi ve Avrupa (2)

“`html

Tarihin Tuhaf Seferleri: Ekonomik Dönüşüm ve Jeopolitik Çalkantılar

Tarih, gerçekten de el ele giden ilginç bir yol izliyor. Bir zamanlar güçlü bir avantaj olarak görülen şeyler, zamanla dezavantaja dönüşebiliyor. II. Dünya Savaşı sonrasında kurulan ABD merkezli dünya sistemi de bu değişimin iyi bir örneğini sunuyor.

ABD, dünya ticaretini Dolar üzerinden şekillendirdi. Doların rezerv para olmasının altında, ABD’nin askeri gücüyle sağladığı bir baskı yatıyordu. 1950 ve 1960’lı yıllarda ABD, devasa bir üretim kapasitesine sahipti. Ancak bu yeterli değildi; Avrupa ve Japonya gibi ülkeler de üretim üssü haline gelmişti ve bu durum ABD’yi tüketim cenneti haline getiriyordu. Bu durum 1970’lere kadar sürdü.

Çalışma ve Refah İlişkisi

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Özellikle kalkınma ve refah arayışı içinde olan yarı merkez ülkelerde, refahın üretim hacmindeki artışla doğru orantılı olduğu yanılsaması sıklıkla görülüyor. Yani zorlu bir üretim sürecinin sonuç olarak toplumsal refaha dönüşeceği düşünülüyor. Bu dönemsel olarak geçerli olabilir, ancak devamında ne olacağını çok az kişi sorguluyor.

Tarih gösteriyor ki, zorlu bir üretim sürecinden geçip refaha ulaşan toplumların üretkenliği zamanla düşüyor. Refah ve tüketim, üretim azmini ve verimliliği olumsuz etkiliyor. ABD’de yaşanan bu durumun tam bir örneğiydi. 20. yüzyıl boyunca ABD ile Japonya ve Avrupa Birliği arasındaki ticaret hacimleri %70’in altına düşmedi; Japonya ve Avrupa üretmen, ABD ise tüketen taraf oldu. Japonya ve Almanya’da tüketim standartları yükselse bile, ABD’dekilere asla yaklaşamadı. Bu durumu biraz daha açalım.

Avrupa ve Japonya’nın Tüketim Kültürü

Hayalimizde ortalama bir Fransız’ı canlandıralım; Fransızlar, seçici ve titiz tüketim alışkanlıkları ile tanınır. Bir ürünü onlara beğendirmek oldukça zordur. Bireysellikleri oldukça belirgindir. Diğer taraftan, ortalama bir Alman ise tüketim dünyasında işlevsel gereksinimlerle sınırlıdır. Daha basit bir yaşamları vardır; bu sayede daha fazla üretmeye odaklanırlar. Bu durum, Orta ve Kuzey Avrupa için genellenebilir. Amerikan orta sınıfları büyük evler ve arabalar hayali kurarken, Avrupa orta sınıfları standart evlerini ve bisikletlerini korumaya devam etmiş; Amerikalıları ise görgüsüzlükle eleştiren bir tutum sergilemiştir.

Sonuç olarak, Avrupa’nın orta sınıfları hâlâ puritan burjuva değerlerine bağlı kalmışlardır. Japonlar da benzer bir kültürel yaklaşım sergilemekte olup, sade yaşamı erdem haline getirmişlerdir.

AB ve Japon ekonomileri bu farklılıktan yararlanarak büyük avantajlar sağladı. Kısa sürede otomobil ve makine/kimya sektörlerinde ABD piyasalarında Japon ve Alman hakimiyeti belirginleşti. Özellikle 1980-1990 yıllarında, Japonya’nın yükselişiyle birlikte Pasifik Kaplanları, elektronik mühendislik ürünleriyle ABD pazarını etkisi altına aldı.

Çin’in Yükselişi ve Jeopolitik Dönüşüm

Bu süreçte başka bir dinamik devreye girdi: Çin’in son çeyrek asırdaki yükselişi, hem ABD’yi hem de Avrupa Birliği’ni olumsuz yönde etkiledi. Emek yoğun sektörlerden başlayarak, sermaye ve teknoloji tarzı sektörlere kadar hızlı bir yöneliş gerçekleşti. ABD, üretim açıklarını kontrol dışı finansal şişmelerle kapatmaya çalıştı, fakat bu paralar üretime dönüşemedi; daha çok verimsiz ve kırılgan hizmet sektörüne kaydı. Sonuç olarak, ABD büyük bir borç yüküne mahkûm oldu.

Çin’in yükselişi sonucu, ABD ve Avrupa Birliği için çıkış yolu olarak ekonominin askerileşmesini devreye sokmak gündeme geldi. Ancak bunun için bir düşman arayışına girdiler ve bu düşman olarak Çin belirlendi.

Jeopolitik Gelişmeler

Rusya’nın yanı sıra Avrasya’yı da hedef alarak, Ukrayna-Rusya savaşını tetiklediler. Bu süreçte, İngiltere’nin de ABD’nin askeri üstünlüğünden faydalanarak bu işin arka planında yer alması dikkat çekici. Özellikle Doğu Avrupa devletlerinin, Rusya düşmanlığı ile dolu geçmişlerinden dolayı bu sürece daha hevesli katıldıkları görüldü.

AB 1990’ların altın döneminin ardından Doğu Avrupa’ya genişlerken, Almanya’nın gizli hırsları da bu sürece katkı sağladı. Ancak unutulmamalıdır ki, Sovyet etkisi altında kalan Doğu Avrupa kültürlerinin, idealize ettikleri Avrupa değerlerinden ne kadar uzak olduklarını pek de gözden kaçırmamışlardı.

ABD’nin savaş maceralarından bıkan Trump’ın iktidara gelmesi, beklenmedik bir gelişme olarak dikkat çekti. Rusya-Ukrayna savaşından hızlı bir şekilde çekilen ABD, Avrupa’yı sorunlar içinde bırakıyor. Askeri harcamalar konusunda büyük hedefleri olan Avrupa, nihai olarak Rusya’ya karşı bir mücadele içine girmeyi planlıyor. Ancak refah toplumunun, militarist bir anlayışla ayakta tutulmasının ne denli zor olduğunu görmüyorlar. Avrupa’daki yabancıları savaşa konuşturmayı planlasalar da bu çok karmaşık bir hedef. Bunun yanında, Rusya’yı zayıflatarak istediğini elde edebileceklerini düşünmekten de uzaklar.

Sonuç ve Gelecek

Sonuç olarak, Avrupa artık köhnemiş bir yapıya sahip. Geleceğin ne olacağı hususunda belirsizlikler söz konusu. Militarizm, onların en son ve çaresiz umudu gibi görünüyor. Bu yolla başladılar ve görünüyor ki, bu yolla da sona ulaşacaklar.

“`

Related Posts

Toplanan inek sütü miktarı nisanda 981 bin 10 ton oldu

Türkiye genelinde toplanan inek sütü miktarı, nisanda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 1,6 artarak 981 bin 10 tona yükseldi.

Borsa güne nasıl başladı? (12 Haziran 2025)

Dün alış ağırlıklı bir seyir izleyen Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, günü yüzde 0,28 değer kazanarak 9.686,11 puandan tamamladı. Açılışta BIST 100 endeksi, önceki kapanışa göre 71,36 puan ve yüzde 0,74 azalışla 9.614,75 puana geriledi. Bankacılık …

New York borsası coştu: Çin anlaşması piyasaları uçuruyor mu? (11 Haziran 2025)

Açılışta Dow Jones endeksi, yüzde 0,04 artarak 42.882,86 puana yükseldi. S&P 500 endeksi yüzde 0,18 artışla 6.049,38 puana, Nasdaq endeksi ise yüzde 0,33 kazançla 19.779,36 puana ulaştı. ABD’nin Çin ile tarifeler konusunda anlaşması ve ülkede …

Ticaret açığı Bulgaristan’ı endişelendiriyor

Bulgaristan Ulusal İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan verilere göre, Nisan 2025’te ülkenin ticaret açığı, bir önceki yılın aynı ayındaki 1.100 milyon levadan yaklaşık 1.876,9 milyon levaya yükseldi. Bu keskin artışın temel nedeni, ihracatın …

Evin önüne duba koyma devri bitti: Avukat Şen vatandaşa şikayet yollarını sıraladı

Avukat Özlem Şen, Türk kanunlarına göre kamu yollarına sandalye, duba, şişe gibi nesneler koyarak park yeri ayırmanın yasal olmadığını vurguladı. Şen, bu tür uygulamaların hukuka aykırı olduğunu ve şikâyet edilmesi durumunda cezai yaptırımlarla karşılaşılabileceğini belirtti.

Şatafattan merkez de rahatsız

Enflasyonla mücadelede iktidardan destek arayan Merkez Bankası, kamuya tasarruf yaptırılması halinde enflasyonla mücadelenin daha etkin olacağını rapor etti.