Kemal Okuyan: AKP, CHP’yi de yönetme sevdasında

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, CHP İstanbul İl Başkanlığı yönetiminin tedbiren mahkeme kararıyla görevden uzaklaştırılarak yerine Gürsel Tekin’in de aralarında bulunduğu geçici kurul atanması ve ardından yaşanan gelişmeleri, soL haber’e değerlendirdi.

Okuyan, “CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atanması ve il binasının polis tarafından kuşatılıp basılmasının ardından ‘Artık Türkiye’de seçim olmayacak’ değerlendirmeleri yapılmaya başladı. Böyle mi düşünüyorsunuz” sorusuna, şu yanıtı verdi:

“BÜTÜN DÜNYADA SEÇİMLERİN VE PARLAMENTONUN ÖNEMİNİ AZALTIYORLAR”

“Bir eğilim olarak bütün dünyada seçimlerin ve parlamentonun önemini azaltıyorlar. Bir eğilim olarak derken bu sürecin on yıllara yayıldığını söylemiş oluyoruz. Kapitalizmin siyasete daha az halk katılımına, daha az denetime, daha az kurala ve daha hızlı hareket etmeye gereksinimi var. Dolayısıyla AKP de bu eğilim doğrultusunda hareket ediyor. O kadar özelleştirme, işçi sınıfına barbarca saldırılar, çok uluslu tekellere verilen ayrıcalıklar başka türlü mümkün olmazdı.

AKP bu eğilimi uç noktalara taşıdı. Sonuçta çok ciddi bir biçimde yıpranmış durumda iktidar. Belki süreklileşmiş bir tepki ya da sağlam bir ideolojik eksende karşımıza çıkmıyor toplumdaki hoşnutsuzluk ama AKP 23 yılın ardından halsiz, enerjisiz ve en önemlisi iç bütünlüğünü yitirmiş durumda. Bu tablo seçimlere yansıdıkça, seçme ve seçilme hakkına saldırarak ayakta durmaya çalışıyor iktidar.

Ancak AKP’nin bütün bu yıllarda topluma anlattığı öykünün merkezinde ‘millet iradesi’ var. Üzerine koyduğu ‘ekonomi mucizesi’ yanılsaması darmadağın olmuş durumda. Bu nedenle AKP’nin ‘seçimsiz’ yapması mümkün değil. Ya da şöyle söyleyeyim: AKP Türkiye’yi seçimsiz yönetebilecek güçte değil.”

“Seçim sonuçlarını tanımamak aynı sonucu vermiyor mu” sorusu üzerine Okuyan, şunları kaydetti:

“TÜRKİYE’DE SEÇİM SİSTEMİ ADALETSİZLİK, EŞİTSİZLİK ÜZERİNE KURULU”

“Elbette ama sürdürülebilir değil bu. Bir yere bağlanmak zorunda. Bakın, Türkiye’de seçim sistemi adaletsizlik, eşitsizlik üzerine kurulu. Siyasi Partiler Yasası dökülüyor. Dökülüyor ama bir mantığı var elbette. Emekçilerin siyaset yapma hakkının ellerinden alınması, parlamentonun işçi sınıfına kapatılması. YSK, hatta RTÜK gibi kurumlara verilen yetkiler, bunların işleyişi. ‘Bütün bunlar normaldi şimdi AKP oyunbozanlık ediyor’ diye bir şey yok. AKP bu zeminde olabilecek en uç şeyleri yapmaya başladı. Israr ediyoruz, bu zeminin kendisi sorgulanmalı, diğeri kendimizi ve halkı kandırmak olur.”

Okuyan’ın “CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’na Gürsel Tekin’in atanmasında amaç ne olabilir” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“AKP, CHP’Yİ DE YÖNETME SEVDASINDA”

“Konunun iki boyutu var. Birincisi AKP, CHP’deki iç gerilimleri derinleştirip, olası bir seçimde 2-3 puanlık ek bir tahribat yaratmak istiyor. İkincisi, AKP her şeye sahip olmak isteyen, her şeyi yönetmek isteyen bir parti. CHP’yi de yönetme sevdasındalar. Kimileri burada devlet aklının devreye girdiğini ve CHP’nin çizgisine dönük bir müdahale olduğunu söylüyor. Bu çabaları ‘tarihsel bir dönüşüm’ olarak lanse edenler var.
‘İmamoğlu’nu devlet istemiyor’ lafını çok duyduk. Bunun nedenlerine ilişkin de çok şey konuşuldu. Böyle bir yaklaşım olmadığını söyleyemeyiz ama burada sorun, hangi devlet? AKP’deki kanatların, hiziplerin, tarikatların hepsinin devlette karşılığı var. Şu doğru, bu hizipler CHP’deki hiziplerle de etkileşim içinde. İktidar ile muhalefet arasındaki geçişkenlik yalnızca milletvekili transferlerinden ibaret değil ki!
Açık söylemek gerekirse bugün birbiriyle çekişme ve rekabet halinde olan kanatların her biri kendini ‘devlet aklı’ olarak gösterme ve bu sayede psikolojik üstünlük elde etme peşinde. Herkesin üstünde bir ‘devlet aklı’ olduğunu düşünmüyorum. Bazı dönemlerde bu belirgin bir biçimde gözlenebiliyordu. Şu sıralar hayır. Ayrıca CHP İstanbul İl Binası önünde ve içindeki görüntüler bir ‘akıl’a işaret etmiyor.”

Okuyan, “Ama bir amaç doğrultusunda devletin olanakları harekete geçirilmiş olmuyor mu” sorusuna, “Maliyet diye bir şey var. Hesap diye bir şey var. Şu anda Türkiye’de sistem açısından akılla hareket eden bir tek sermaye sınıfıdır. Onların da aklı kâr odaklı. Oradan uzaklaşınca onlarda da akıl azalıyor” yanıtını verdi.

“Gürsel Tekin CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’nı yapabilir mi” sorusunu yanıtlayan Okuyan, şunları söyledi:

“HEDEF CHP’LİLERİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR GÖRÜNTÜYDÜ”

“Öyle bir niyeti olduğunu sanmıyorum. Daha doğrusu kendisini bu saçmalığa sürükleyen ya da mecbur edenlerin böyle bir niyeti olamaz. Ayrıca baştan aşağıya bir tuhaflık var ortada. CHP MYK’sının il başkanlarını görevden alma yetkisi var. CHP tüzüğünün uygulanamayacağı bir durum yarattılar. Baştan aşağıya tuhaflık. Diyelim ki, CHP Genel Merkezi İstanbul örgütüne bir yazı yollayacak ‘şöyle yapın’ diye, Gürsel Tekin ‘hayır’ diyecek! Saçmalık. Hedef CHP’lilerin birbirine girdiği bir görüntüydü. Ama şimdi ana muhalefet partisinin en önemli binalarından birine bir polis ordusunun girdiği, kapı pencerenin kırıldığı, insanların gaza boğulduğu bir görüntü öne çıktı. Dediğim gibi, burada bir ‘akıl’ aramamak gerek.”

Okuyan, “CHP bu süreci nasıl yönetiyor? Son İstanbul İl Başkanlığı konusu, binanın savunulması gibi başlıklarda CHP yönetimi sınavı geçti mi” sorusuna şu yanıtı verdi:

“‘CHP ŞÖYLE YAPMALIYDI’ DİYE BİR ELEŞTİRİ YA DA DEĞERLENDİRME YAPMAK BİZE YAKIŞMAZ”

“Bazı konuları CHP’liler değerlendirmeli. Kimi dostlarımız bizi arayıp, ‘Şöyle yapılmalıydı’ diyorlar. CHP’li bunlar ve eleştirileri haklı olabilir. Ama biz sadece ve sadece CHP’nin genel siyasi yaklaşımlarını değerlendirebiliriz. CHP’yle müttefik değiliz, yollarımız ayrı. Evet, iktidarın saldırıları yalnızca CHP’yi ilgilendirmiyor, seçme ve seçilme hakkına yöneliyor bu doğru. Zaten biz de tavrımızı alıyoruz, kendi yaklaşımımız ve ilkelerimizle hareket ediyoruz. Ama ‘CHP şöyle yapmalıydı’ diye bir eleştiri ya da değerlendirme yapmak bize yakışmaz. Bizim işimiz değil.”

Okuyan’ın “TKP Saraçhane’de yapılan mitinglere katılım gösterdi, ayrıca 19 Mart sürecinde diğer kentlerdeki gösterilerde yerini aldı, kendi de bazı eylemler düzenledi. Ama bu kez CHP İstanbul İl Başkanlığı önüne yapılan çağrıya TKP’nin yanıt vermediğini gördük. Bu fark neden? CHP’nin iç işi olarak mı gördünüz Gürsel Tekin’in kayyım olarak atanmasını” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Gürsel Tekin’in atanması CHP’nin iç meselesi değildir. Hukuk meselesi de değildir. Adlı adınca iktidarın bir başka partiye müdahalesidir. Biz buna tavır alırız. Biz bununla mücadele ederiz. CHP il binası önüne gitmedik çünkü oraya insanların neden çağrıldığını, nasıl bir organizasyona davet edildiklerini bilmiyorduk. CHP kendi örgütlerine çağrı yapabilir. TKP apayrı bir parti. Üyelerine ve dostlarına karşı sorumluluğu olan bir parti. Bazen toplumsal olaylarda erken davranmak, hızlı hareket etmek gerekir. Ama her suya balıklama atlanmaz. Biz her zaman bu tür olaylarda çok farklı kanallardan bilgi toplayıp hızla karar veririz. Zaten örgütlerimiz hazırdır. TKP hiçbir yere fotoğraf vermek, selfie çektirmek için gitmez. Yaptığınızın siyasal bir anlamı ve pratik bir işlevi olmalı.

19 Mart sürecinde tamamen böyleydi. Ev sahibi durumundaki CHP’nin hukukuna ve yaklaşımına elimizden geldiğince saygı göstererek ama kendi bağımsızlığımızı koruyarak, toplumsal bir tepkiyi büyütmek ve ona doğrultu vermek için hareket ettik. Eğer bir parti dayanışma ya da başka bir amaçla bir çağrı yapıyorsa o zaman ne beklediğini, nasıl hareket edileceğini de söylemelidir. Üç-beş kişi konusu değil bu. Yüzler, binlerden söz ediyoruz. Partimiz bir çağrı yaptığında o çağrıya uyanların siyasal ve ideolojik hassasiyetleri ve güvenliklerinden sorumludur. Böyle bir ortam yoktu son örnekte. Kusura bakılmasın, TKP birkaç milletvekilinin şovuna figüran sağlamak durumunda değil, partimizde figüran yok.”

Odatv.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir